Genel Başkanımız Rafi AY, Karabük’te basın mensuplarıyla bir araya geldi. 7 Ağustos 2024 tarihinde gerçekleşen basın toplantımıza Genel Başkanımızın yanı sıra, Genel Başkan Yardımcılarımız Muzaffer Birdoğan, Engin Doğan, Samet Ceylan, Karabük İl Başkanımız Yavuz Bayıryol, Örgütlenme Uzmanımız İsmail Coşkun, HAK-İŞ Karabük İl Başkanı ve Öz Çelik-İş Sendikası Karabük Şube Başkanı Kenan Yılmaz, Öz Sağlık İş Sendikası Karabük Şube Başkanı Damla Yılmaz Ekemen ve basın mensupları katıldı.
Çok sayıda basın mensubunun yoğun ilgi gösterdiği basın toplantımızda Genel Başkanımız Rafi AY, tekstil sektörü ve çalışma hayatına yönelik açıklamalarda bulundu.
“Aldığımız ücretler maalesef yılsonuna kadar eriyor, asgari ücrete zam değerlendirilmeli”
Bugün ülkemizde ağır bir ekonomik şartlar yaşanıyor. Maalesef ki bunlar en çok biz emekçileri etkiliyor. Yüksek enflasyonla boğuşuyoruz. Aldığımız ücretler maalesef yılsonuna kadar eriyerek devam ediyor. O yüzden bu sıkıntıların birçoğu maalesef sabit gelirli emekçileri etkilemektedir. İki yıldır biliyorsunuz asgari ücrete altı aylık dilimler halinde zamlar yapılıyordu. Maalesef bu yıl zam yapılmadı. Sizler vasıtasıyla buradan tekrar seslenmek istiyoruz. Bu ağır ekonomik şartlarda gerçekten aldığımız ücretler yetmiyor. Bir an önce asgari ücrete zam değerlendirilmeli ve uygulanmalıdır.
“Emekçiler ağır bir vergi yükü altında”
Bir de bildiğiniz gibi ağır bir vergi yükü altında emekçiler. Direkt vergiyi de ödeyen bizleriz. Dolaylı vergiyi de ödeyen bizleriz. Önceden vergi dilimleri arasındaki makas asgari ücret zammıyla endeksli bir şekilde dengeleniyordu. Ama özellikle son 7-8 yıldır bu denge maalesef emekçi aleyhine açılarak devam ediyor.
“Ekonomik şartların yanı sıra örgütlenme sorunları ile de mücadele ediyoruz”
Örgütlenme aşamasında sahada işverenlere mücadele ettiğimiz gibi hukuk anlamında kanunlarla da maalesef mücadele ediyoruz. Bir yerde yetki aldığınız zaman işverenin itiraz etmesi sonucu yetki davaları açılıyor ve bu inanın bazen dört-beş sene sürüyor. Davayı kazanıp döndüğünüzde ya işçi olmuyor ya da iş yeri olmuyor. Kapanıp gidiyor. Çünkü tekstil sektörü dinamik bir sektör. Değişim oranı çok yüksek bir sektör. O yüzden hem örgütlenmeyle ilgili hem hukuki sorunlar aynı zamanda bu alanda uygulama sorunlarıyla ilgili bir an önce kanunsal düzenlemelerin yapılmasını sizler vasıtasıyla tekrar buradan talep etmiş olalım.
"Tekstil sektöründe bir Mısır furyası başladı"
Tekstil sektörünün zor durumda. Bununla ilgili çalışma yapılması gerektiğiyle ilgili bir çağrı yapmıştım. Biz bir rapor hazırladık. Bu raporu hükümet temsilcilerine, muhalefet partilerine gönderdik. Sesimizin duyulmasını istedik. Tabii hiçbir önlem alınmadı. Bugün geldiğimiz itibariyle tekstil sektörü geçen yıl söylediklerimizin malumun ilanı oldu. Tekstil sektöründe biliyorsunuz bir Mısır furyası başladı. 130'a yakın Türk firması şu anda Mısır'da üretim yapıyorlar. Tabii bunun birçok sebebi var. Döviz kuruyla alakalı, enerji maliyetleriyle ve bizi yönetenlerin genel bakışıyla alakalı birçok sebebi var. Ama ona rağmen tekstil sektörü üretime devam ediyor. En azından elimizde kalanlarla ilgili muhakkak oturup konuşmak lazım. Çözüm için önce bir araya gelmek gerekir. Geçen yıl yaptığım çağrıyı tekrar yeniliyorum. İşçiler, işverenler ve bizi yönetenler oturup bir masada konuşmamız lazım. Çünkü tekstil sektörü Türkiye'de ihracatta üçüncü sırada. 22 milyar dolara yakın ihracat yapan bir sektör.
"Sektörümüzde bir markalaşamama sorunu var"
Sektörümüzde bir markalaşamama sorunu var. Yani biz fason üretimi seviyoruz. Maalesef bizim markalaşmamız lazım. Tabii markalaşma uzun ve mali bir süreç. Kimse bu topa girmek istemiyor. Olimpiyatları seyrediyoruz değil mi? Bir tane Türk markası görüyor musunuz global anlamda? Maalesef göremiyoruz. Tekstilde çok iyiyiz. Bakın işçilerimiz, emekçilerimiz dünyanın en iyi tekstil ürünlerini üretiyorlar. Kalifikasyonları çok yüksek ama baktığınız zaman maalesef bir marka yatırımı olmadığı için Türk bir global markayı maalesef kimsenin üzerinde göremiyorsunuz.
“Örgütlenme çalışmalarımız devam ediyor”
Türkiye’nin dört bir yanında olduğu gibi Batı Karadeniz’de de birçok yerde örgütlenme çalışmalarımıza devam ediyoruz. Tekstil emekçilerinin yuvası Öz İplik İş Sendikasıdır. Öz İplik İş, reel, gerçek sadece işçilerin kurduğu bir sendikadır. Öz İplik İş Sendikası, 1978 yılında Gaziantep’te beş tekstil işçisinin kurduğu 48 yıllık koca bir çınardır. Tüm tekstil emekçilerini Öz İplik İş Sendikasında örgütlenmeye davet ediyorum. Çünkü örgütlü bir toplumun çözemeyeceği hiçbir şey yok. Örgütsüzseniz ya işverenin eline bakarsınız ya da maalesef zalimse bir sürü sıkıntıyla karşılaşırsınız. Özellikle ekonomik sıkıntıları aşmanın yöntemlerinden biri örgütlü olarak hareket etmektir. Öz İplik İş Sendikası bu sorunların hepsine talip. Çözüm için Öz İplik İş Sendikasının yeterliliği ve teşkilatı var.
“Kargisan’da sendikal örgütlenme mücadelemiz devam ediyor”
Karabük’te faaliyet gösteren Kargisasn A.Ş.’de örgütlenme faaliyetimiz ikinci aşamasında daha yeni başladı. Normalde işverenler tabii ki sendikalarla mücadele ederler. Bu gayet normaldir. Niye mücadele ederler? Sonuçta sendika geldiğinde, işçinin cebine daha fazla para girecektir veya ve işverenin cebinden daha fazla çıkacaktır. Bu gayet doğaldır. Ama burada maalesef hiç olmadığımız işveren de demek istemiyorum. Çünkü biz yüzlerce işverenle sözleşme yapıyoruz. İşte bu süreç içerisinde görüşüyoruz. Bazen örgütlenmeler sert oluyor. Örgütlenmelere devam ediyoruz ama günün sonunda oturup konuşabiliyoruz. Biz hiçbir fabrikanın kapanması, zarar görmesi için mücadele edemeyiz. Çünkü fabrika olacak. Emekçiler olacak. Sendikada Olacak. Orada hak mücadelesini vereceğiz ama burada sendikal mücadelenin dışına başka bir zemine bu işi çekmek istiyor maalesef ki bu beyefendi.
“Cahille Sohbet Etmek Güçtür Bilene, Çünkü Cahil Ne Gelirse Söyler Diline”
Hazreti Mevlana'nın güzel bir sözü var. Diyor ki ‘cahille sohbet etmek güçtür bilene, çünkü cahil ne gelirse söyler diline.’ Şimdi bu sözden yola çıkarak şunu söylemek istiyorum. Bakın biz hiçbir fabrikanın kapanması için, zarar görmesi için mücadele edemeyiz. Çünkü fabrika olacak, emekçiler olacak, sendika da olacak ve orada hak mücadelesini vereceğiz. Ama burada sendikal mücadelenin dışına, başka bir zemine bu işi çekmek istiyor maalesef ki bu beyefendi.. Bu beyefendi şimdi geçen bir canlı yayına katılmış. Bizim arkadaşlarımız hızlıca o canlı yayına katılmak istediklerini belirttiler. İşverenle karşı karşıya bu konuları oturmak, konuşmak istediklerini söylediler. Tabii bunu kabul etmediler. Çünkü monolog olmasını istiyordu? Kendisi istediğini söyleyecekti.
“Biz sivil toplum kuruluşuyuz”
Anayasanın 34. maddesi çok açık arkadaşlar. Önceden izin almaksızın herkes yürüyüş ve gösteri hakkına sahiptir, bitti. Anayasamız bu. Biz sivil toplum kuruluşuyuz. Biz vatandaşız. Biz işçilerin temsilcisiyiz. Anayasaya göre hareket ediyoruz. Bizim yasa dışı hareket etmemiz zaten imkânsız. Ama burada kamuoyunu başka zemine yönlendirmek için çeşitli şeyler söylüyor maalesef.
“Damadı olduğunu öğrendiğimiz A.T isimli bir polis görevini kötüye kullandı”
Sürekli ağzında bir küfür. Elimizde video kayıtları var. Biz bunu emniyet güçleriyle, savcılıkla paylaştık. 21 yıldır bu işi yapıyorum. Bir işverenin ilk defa böyle çıkıp karşımıza küfür ettiğini duydum. Bildiğiniz küfür ediyor, hakaret ediyor, tehdit ediyor. Arkadaşlarımıza ‘öleceksiniz’ diye tehditler var ve bunların video kayıtları hepimizin elinde var. Daha da ilginç bir şey var. Damadı olduğunu öğrendiğimiz A.T isimli bir polis memuru görevi olmadığı halde kamusal alanda bulunan arkadaşlarımızı gelip darp ediyor ve hakaret ediyor. Buradan Sayın İçişleri Bakanımız Ali Yerlikaya'ya, Karabük Valiliğine, Karabük Emniyet Müdürlüğüne suç duyurusunda bulunuyorum. Bu kamu görevlisi polis arkadaş bizi koruması gereken yerde bizim arkadaşlarımızı darp etmiştir. Görevi değildir. Görevini kötüye kullanmıştır. Biz bununla ilgili suç duyurusunda bulunduk. Hem bireysel, hem sendika olarak bulunduk. Yani hiç karşılaşmadığımız bir durum. Böyle kayınpederini korumak, kayınpederinin malını korumak isteyebilir ama o bir kamu görevlisi, bunun için ne yetkisi var, ne izni var? Bunları niye yaşadığımıza ben bir anlam da veremiyorum. Ama biz biliyoruz ki fabrikada bir sürü usulsüz uygulamalar var. İş kanunun dahi uygulanmadığı yerler var ve esas bu kadar direncin ana sebebi de bu. Çünkü sendika geldiğinde, iş kanunu uygulayacaksınız. İşçiyi öyle asgari ücrete çalıştıramayacaksınız. Kafanıza göre kapattım. Kafana göre gel diyemeyeceksiniz. Ama şunu söyleyeyim. Her şeye rağmen, bunlara rağmen buradaki mücadelemiz daha yeni başlıyor ama o bitti zannediyor.