AY, TİCARET SOHBETLERİNİN KONUĞU OLDU || Öz İplik İş Sendikası Öz İplik İş Sendikası

AY, TİCARET SOHBETLERİNİN KONUĞU OLDU


“Tekstilin Kalbi’nde yaraları sarmanın yolu üretimden geçiyor”


AY, TİCARET SOHBETLERİNİN KONUĞU OLDU

“Tekstilin Kalbi’nde yaraları sarmanın yolu üretimden geçiyor”

Genel Başkanımız Rafi AY, TİCARET Gazetesi Sorumlu Yazı işleri Müdürü Seda GÖK’ün sorularını yanıtladığı, ekonomi gazeteciliğinde öncü Ticaret Sohbetleri’nin konuğu oldu.

Genel Başkanımız Rafi AY, TİCARET Gazetesi Sorumlu Yazı işleri Müdürü Seda GÖK’e deprem süreci, süreçte tekstil sektörünün durumu ve sendikal faaliyetlerimize ilişkin açıklamalarda bulundu.

Genel Başkanımız Rafi AY, deprem bölgesindeki birçok tekstil fabrikasının yaşam alanı haline geldiğine dikkat çekerek, “Üretim alanları bu süreçte kurtuluş alanlarımız oldu” dedi.

Genel Başkanımız Rafi AY’ın açıklamaları şu şekildedir:

Pazartesi günü deprem oldu, çarşamba günü ekip olarak Afet Bölgesi’nde idiniz. Bölgeye yönelik gözlemlerinizi alarak başlayalım mı?

Üyelerimizin sayıca fazla olduğu bir bölge. Özellikle Malatya ve Gaziantep’te üye sayımız toplamda 7 bin civarında… Adana’yı eklediğimiz zaman 8 bini buluyor. Tabii ki bu bölge aslında tekstilin kalbi. Baktığınız zaman ihracatın neredeyse yüzde 54’ü, özellikle iplik ve kumaş anlamında bu bölgeden çıkıyor. Biz öncelikle canlarımızı düşünüyoruz.

Öz İplik İş Sendikası olarak Malatya’ya Salı günü AFAD ile beraber girdik. Üç ekip buradan gıda, erzak ve su gibi acil ihtiyaçları kamyonlara yükleyerek salı günü Malatya’ya ulaştık. Önce firmalarımızla görüştük. Fabrikalarda hasar olmadığını öğrenince fabrikalarımızı barınma ve sıcak yemek dağıtım yeri olarak hemen açtırdık. Daha sonra fabrikalarımız yatak temin ettiler. Bine yakın aile Malatya’daki dört fabrikamızda konakladı, sıcak yemek çıkarıldı. Arkadaşlarımız orada hizmette bulundular. Ekibimiz hızlıca dışarıda kalan üyelerimizle de irtibata geçerek fabrikalara gelmek isteyenleri gidip aldılar. Çünkü araç, yakıt kısaca hiçbir şey yok. Aileler parçalanmış, çocuklar başka yerlerde… Biz depremin olduğu hafta çarşamba günü beş ekip çıkarttık. Bu ekipler; ailelere ulaşıp fabrikalara getirdi. Gıda yardımı, giyim yardımında bulundu. Özellikle yıkımın çok büyük olduğu Malatya’da üretim alanlarını işçi arkadaşlar aileleriyle birlikte yatacak yere ve sıcak yemeğe kavuştular. Hâlâ bu dört fabrikada barınmaya devam ediyorlar.

Fabrikalarda büyük hasar var mı?

Yıkıcı bir hasar yok. İkinci depremden sonra kontrol edildi. Fabrikalarda üretim tamamen durdu, şu anda da üretim yok. Sadece barınma, sıcak yemek ve acil ihtiyaçlar için kullanılıyorlar. Fabrikalarımıza sağlıkçıları da getirdik, acil tedavi ihtiyacı olanlarla ilgili gerekli tedbirleri aldık. Daha sonra arkadaşlarımız sahaya çıktı. Çünkü insanlar korkudan köylere kaçtı. Ama köylere gittiklerinde de erzak yoktu. Onlara erzak ulaştırdık. Biz tekstil sendikası olduğumuz için AFAD’a da bağışlarda bulunduk. Yine konfederasyonumuz kanalıyla AFAD’a bağışlarımızı ilettik. Koordinasyon sağlanınca dördüncü gün itibarıyla ekiplerimiz döndü. Sonrasında da durum değerlendirmesi yaptık. Diğer illere gelen aileler var. Onların da koordinasyonunu sağlıyoruz. Geçici konuk evlerinde ağırlıyoruz ama bir yandan da ev kiralıyoruz. Evlerini kiraya vermek isteyenlerle görüşüp evlerini kiralıyoruz. Bundan sonraki süreç daha da zor olacak.

Neden?

Çünkü psikolojik destek gerekecek, ailesiz kalan çocuklar var, çok fazla çalışmak gerekecek. Sendika olarak bir yol haritası belirliyoruz. Bu yaraları hep birlikte saracağız. Tabii bu sürecin içerisinde üretim de yer alacak çünkü hayat devam edecek. Sadece o bölgedeki üretim etkilendi ama sadece o bölgedeki tekstil etkilenmedi.

Bölgenin tekstil özelindeki önemi nedir?

Geçen hafta Tekirdağ’daki bir fabrikayı ziyaret ettim. Bu fabrikada “Önümüzdeki hafta üretimi durduracağız” dediler. “Niye?” diye sordum, “Kahramanmaraş’tan 400 bin metre kumaş gelecekti ama gelemeyecek” denildi. Planlamalar bu illerden gelecek hammaddelere göre yapılmıştı.

İplik fiyatları da arttı. Çünkü deprem bölgesi Türkiye’deki iplik fabrikalarının yüzde 50’sinden fazlasını barındırıyor. Burada iplik üretimi durunca diğer bölgelerdeki iplik üreticileri de bunu bir fırsat bilerek fiyatlarını arttırdı. Hatta iplik fiyatları yüzde 30’a yakın arttı. Bu tür fırsatçılıklar yapıldığına dair bilgiler geliyor. Bu süreçte doğal olarak oradaki iplik üretimi diğer bölgelerdeki fabrikaları da etkileyecek.

Şimdi, Gaziantep’te yavaş yavaş üretim başladı. Çünkü Gaziantep’te de çok hasar var ama diğer yıkım yaşanan illerden daha koordine hareket ediliyor. Adana’da da üretim başladı. Hem acil ihtiyaçlar hem siparişler hem de biraz psikolojik olarak daha doğru olduğu için üretime başlandı. Tabii zorla bir çalıştırma durumu yok. Depremden zarar görmeyen insanlar bu şehirlerde artık normal hayata dönüyor.

Malatya’yla görüşüyoruz. İşverenler tabii sipariş ya iş yetiştirmekten daha çok bölgeyi normal hayata döndürmeleri gerektiğine inanıyorlar. Şimdi fabrikaların bahçelerine hem çadır kentler hem konteyner kentler kuruluyor. Burada aileleri barındırarak sıcak yemek temin ediyorlar.

Önümüzdeki hafta Malatya’da da üretimin yavaş yavaş başlayacağını öngörüyoruz. Belki herkes değil ama depremden çok etkilenmeyen çalışanların psikolojik olarak da üretime katılmaya ihtiyaçları var. Fabrikası zarar gören firmalarımız ise belirsiz süre ile üretime ara vermek durumunda kaldı. Depremin sonuçları sadece deprem illerindeki tekstili etkilemiyor, hammaddeyle ilgili olarak diğer illerdeki üretimi de etkiliyor.

Bir grup depremzede arkadaşımız diğer illere göç ederek buralarda çalışmak istiyor, kendilerine iş temin ediyoruz.

Deprem, bölgesel göçleri ve bölgesel istihdam kaymalarını da beraberinde getirecek. Bu insanlar bir süre deprem bölgesinde yaşamak istemeyecek. Bölgedeki iş gücünü bölgede nasıl tutmak gerekiyor?

Muhtemelen öyle olacak. Çünkü bu etkenlerden bir tanesi de okulların 1 Mart’a kadar tatil olması. Ancak 1 Mart’tan sonra diğer illerde kapasite artırımı ile açılacak. 600 binden fazla depremzede öğrencinin kaydı diğer illerdeki okullara alındı. Doğal olarak bu öğrencilerin aileleri de diğer illere göç edecek. İnsanlar daha güvenli bölgelere gitmek istiyorlar. Depremzedelerden bizlere de bu göç konusunda talep gelmeye başladı. Mesela Kahramanmaraş veya Adıyaman’da sürecin ne zaman normale döneceği de belli değil, durumları daha vahim. Hatay’da da durum böyle. Doğal olarak insanlara bu bölgelerden ayrılmak istiyorlar ama hayatın normale dönmesini de istiyorsak bu bölgelerin de hayatın işleyişine dahil olmaları gerekiyor.

Bu ülkedeki fay hattını herhalde şu saatten sonra kimse bilmiyorum demez. Herkes biliyor. Ama 1999 depremi aslında bizim için bir mayaydı. Bazı şeyleri öğrendiğimizi zannediyorduk, öğrenemedik.

Fabrika alanlarını bir anlamda kriz yönetim alanları olarak mı düşünmek gerekiyor?

Evet. Öyle bakmak gerekir. En azından çok katlı değiller. Aslında yaşadığımız alanlara daha önem vermemiz gerekirken çalıştığımız alanlara daha çok önem vermişiz ki binalarımızı daha sağlam yapmışız. Üretim alanları bu süreçte bizim kurtuluş alanlarımız gibi oldu. Bunlardan ders çıkarırız diye düşünüyoruz.

Buradaki üretim geçici olarak nereye yönlendirilecek? Sektör kendi içinde nasıl bir planlama yapıyor?

Eğer ki ham maddeyi Türkiye’den tamamlayamıyorsanız ithalatla tamamlayacaksınız. Belki bu esnada geçici bir tedbir alınabilir. O ürünü çıkartmamız lazım. Sizin de söylediğiniz gibi tekstil artık dünyada kapasite meselesi. Bu kapasiteyi ülkenizde tutamıyorsanız başka yere gidiyor. Sadece o siparişi kaçırmıyorsunuz. Müşteriyi ve o siparişe bağlı birçok kapasiteyi de kaçırıyorsunuz. Diyelim ki, bir ürün yapamıyorsunuz; düğmeciyi, iplikçiyi de kaçırıyorsunuz. Sadece ceketi yapan ya da satın alan A markasını kaçırmıyorsunuz. Buna bir bütün olarak bakmak gerekiyor. Tabii ki hasarsız bölgeler; Denizli olsun, Marmara Bölgesi olsun orada üretim kapasiteleri artırılarak ihtiyaç karşılanır. Aslında biz üretim kapasitelerine çok hızlıca entegre olabiliyoruz. Makina parkuru ile alakalı olduğu için iplik ve dokumada zor. Hazır giyimde biraz daha kolay. Bunu pandemi döneminde yaşadık. Hızlıca bir taleple beraber kapasite artışlarını Türkiye hemen sağladı. O sağlanabilir. Esas olan mevcut iş yerlerinde ve mevcut durumlarda üretimi yavaş yavaş toparlayıp artık normal hayata çevirmek.

Türkiye’nin iplik ve dokumada ham madde ihtiyacının ne kadarlık bölümünü bölge karşılıyor?

Ben yüzde 50 derim. Çünkü iplik fabrikalarının kapasitesinin yüzde 50’si o bölgede. Özellikle Kahramanmaraş… Dokumada da Malatya, Adıyaman ve Gaziantep en önemli üretim noktaları durumunda.  

Siz bu noktada geçici bir süre iplik başta olmak üzere hammadde konusunda ithalata daha fazla izin verilmesi gerektiğini mi düşünüyorsunuz?

Çünkü biz o kapasiteleri kaçırmak istemiyorsak bunu yapmamız gerekir.

100. yıl hikayemiz vardı. Yıl sonu özelinde bu şartlarda üretim, istihdam ve ihracat başlığında nasıl bir sektör gerçeği öngörüyorsunuz?

2022 yılının son çeyreğinden itibaren bir yavaşlama vardı. Bu tabi ki biraz da sektördeki taleplerle alakalıydı. Bu biraz Türkiye’deki ihracatçının kur beklentisinin düşük kalmasıyla alakalı. Asgari ücretlerdeki artışlar, enerji maliyetleri falan derken daha pahalı bir pozisyona geldiğimiz için müşterilerin yavaş yavaş Güney Asya’ya doğru bir kayma eğiliminde olduğunu gördük. Belki hedefleri yüzde 100 tamamlayamayız ama hızlı bir toparlanmayla belli bir noktaya gelebilir. Çünkü deprem dışındaki ya da depremin etkileri dışındaki diğer beklentileri normal hale getirirsek yani bölgedeki firmalar çalışmaya başlayınca tekstil sektöründe taşlar yerine tekrar oturacaktır. Sıkıntı olacağını düşünmüyorum.

Yüzde 100 hedefimize ulaşabilir miyiz?

Ulaşamayız. Muhakkak depremin etkileri çok büyük olacak.

Artı teşvik ve destek mekanizmaları hızlı bir şekilde devreye girerse sektör yarasını çabuk sarar diyebilir miyiz?

Sadece firma bazında teşvik değil orada çalışanlara da işte vergi teşvikiyle, işverenlerin yapacağı yardımı vergilendirmemekle alakalı özel mekanizmalar uygulanmalı. Hızlıca teşvik mekanizmaları harekete geçmeli.

Eklemek istedikleriniz…

Biz yine emeğin üzerindeki vergiyle alakalı kısmın tamamlanmasını istiyoruz. EYT yasası en kısa zamanda meclisten geçmeli. 

Bizim bu yaraları toplamamızın temeli üretmek. Tekrar ayağa kalkacağız. 1999’dan sonra inanın ki öyle bir üretim ve ihracat hamlesi yaptı ki bu ülke! 2005 yılında o kadar iyi bir noktaya geldi ki! İşleyişin temeli üretmek. Biz üreteceğiz. Şimdi yaralara pansuman iyi ama bunları iyileştirmemiz ve yüzde 100 tedavi etmemiz lazım. Bunun da tek çıkar yolu üretmek. Emekçiler olarak yine yük bizim sırtımızda. Biz yine toplarız ülkemizi ama eksiklerimiz, taleplerimiz göz ardı edilmesin.

Habere ait görseller

Yücetepe Mahallesi Akdeniz Caddesi No:19 Çankaya / ANKARA

Tel: +90 312 232 06 07 (Pbx) Fax: +90 312 231 99 95

wwww.oziplikis.org.tr e-mail : oziplikis@oziplikis.org.tr

SENDİKAMIZ ÜYESİDİR